24 Ekim 2008

Brooklyn Decker



Sevgilisi Andy Rodick'i izler iken..

Hincal Uluc ve Basin.!



Soru: G.Saray'ın futbolu Kadıköy'de final vadediyor mu?

Hincal Uluc: Galatasaray'ın futbolu hiçbir şey vadetmiyor. Bu kadar iyi elemanları bu kadar kötü dizip bu kadar kötü oynatan Skibbe ile bu maçı kazanmak bile bir mucize. +95'te De Sanctis'in hatalı çıkışı sonrasındaki o kafa vuruşunun auta gitmesine mucize dışında bir şey diyemem. Diyeceksiniz ki; "Galatasaray'ın da direkten dönen topları var." Skibbe'nin oynattığı takıma ve futbola bakın. Maça tek forvet, iki ön libero ile başlıyor fakat yetmiyor. Elindeki tüm savunma adamlarını sokarak karşılaşmayı bitirmeye çalışıyor; zavallı halde. Galatasaray'ı böyle oynatmaya kimsenin hakkı yok!

Gördügünüz gibi Hincal Uluc her zaman haklidir. Daha henüz Skibbe tek mac yapmadan ve hakkinda hicbir sekilde fikir sahibi degilken yerlere calar iken simdi de bu önsezisinin hakli gururunu yasiyor.. Siz hic Hincal Uluc'un yanildigini gördünüz ? Biliyorsunuz ki gecen Trabzon macinda da Skibbe ölümcül hata yapmis, sari karti olan Lincoln'ü cikarmamis.. Söyle devam edelim.. Ersun Yanal ise mac sonrasi sari kart gördügü icin Tayfunu cikardigina pisman.. Lincoln ise cok tehlikeli giden maci koparan golü atmistir ve elbette Hincal Uluc'u dün gece oldugu gibi üzmüstür Galibiyeti garantiye aldigi icin.. Rahmetli Kazim Kanat ile ayni derinlikte yazilar yaziyor ama ikisinin arasinda cok büyük temel bir fark var. Kazim Kanat kendisini haksiz cikartsa dahi Besiktas galibiyetlerine inanilmaz sevinen bir adamdi, Harbi bir Besiktasliydi, Sevgili Uluc ise önce kendi beyanatlarini tutuyor, örtüsürse de Galatasarayi..

Levent Tüzemen:

"skibbe'nin futbolda "Kazanılan takım bozulmaz" ilkesine uyarak Trabzonspor'u yenen takımı sahaya sürmesi akıllıcaydı. Çünkü Galatasaray'ın aradığı takım uyumuydu ve sezon başından bu yana aynı onbirle üst üste oynamamak büyük sıkıntı yaratıyordu. Galatasaray yakaladığı takım uyumu sayesinde Olympiakos'u pozisyon vermeden yendi.

Skibbe'nin kenardan oyuna fazla katkısı yoktu ama oyuncuların Skibbe'ye sahip çıktıkları gözleniyordu..
...
NOT : Bu takımı Skibbe bozmamalı. Ancak saha içinde bir oyuncu pas alış-verişlerindeki dengesizliği gidermek için liderliği üstlenip konuşmalı."

Levent Tüzemen Trabzonspor m maci öncesi Skibbe'nin Meira secimini ve bugün bozulmamasi icin tavsiye verdigi teknik adami öyle bir elestiriyordu ki ben gec kaldigimi düsündüm maca zira coktan yenilmisti Galatasaray.. O denli emindi Bukres macinin hatasinin tekrarlanmasinin cok kötü bir sey olduguna.. Bugün ise bu kadroyu bozma diyor.. Her seyi diyebilir insan da bir kez olsun "Ben öyle dusunmuyordum, yanildim" dese..

Hakan Ünsal: "Galatasaray başından sonuna kadar iyi oynadığı, aslında daha rahat bir skorla kazanması gereken bir maçı alarak, gruba beklenildiği gibi iyi başladı. Arda, Ayhan, Meira ve Sabri’nin başını çektiği oyuncuların Lincoln hariç hepsi iyi oynadı."

Ridvan Dilmen: "4-2-Arda"

Arda'dan bahsediyor. Trabzonspor maci olsa anlarim, Ayhan deseler yine anlarim amma velakin maci koparan golü atan Kewell, hazirlayan Lincoln, oynayan Ayhan, Sabri ve ortalamasinin da altinda oynayan Arda iken bu nedir ki ? Anlamis, anlamlandirabilmis degilim.. Arda kesinlikle kötü oynamadi lakin baslik olacak kadar da etkili degildi.

Erman Toroglu:"
ŞAMPİYONLAR Ligi statüsünün ne kadar doğru olduğunun kanıtıdır dün akşamki maç.

Doksan dakikaya baktığınızda iki takımın da neden Şampiyonlar Ligi’nde oynayamadığını anlarsınız. Veya Şampiyonlar Ligi’nin bu tip takımları barındıramayacağını anlarsınız. Zaten adamlar öyle yapmışlar ki, Şampiyonlar Ligi grubunda üçüncü olan bu grubun finallerine katılacak. Yani Şampiyonlar Ligi’nde dördüncü olan da bu grupla eşit veya bu grupla mücadele edemez pozisyonda. "

Bu UEFA kupasinda Manchester City var, Milan Var, Sevilla var,Aston Villa var, Schalke var,Udinese var, Tottenham,Hamburg var da var.. hatirlatmak isterim.


Velhasil bizim basin hic yanilmaz, her zaman dogruyu yazar. Galatasaray yenilse Olympiakos'un muhtesemliginden dem vurulur, UEFA'yi alsa UEFA kupasinin anlamsizligina deginilir, Tesadüf ya da siradisi bir örnek olarak sunulur.. Galatasaray takimi sanki yillar yili Avrupada basari kazanmamiscasina, Türkiyedeki rakiplerinin oynadigi mac sayisi kadar galibiyet elde etmemiscesine, Sampiyonlar Ligi lig olmadan yari final oynamamiscasina, UEFA'yi aldiktan sonra onun bir üstü olan Sampiyonlar Liginde iki kez üst üste gruplari cikmamiscasina, üstelik iki tane grubu asip ceyrek finalde Real Madrid gibi bir devi yenmemiscesine her sey "Kupanin alindigi günün tekligine" indirgenip yorumlar yapilir.. BUEFA'yi almadan önce dahi Türkiye disinda o zaman dilimine kadar Avrupada bilinen tek takimin ve ayni zamanda yine o dönemde Porto ile beraber Sampiyonlar Ligine en cok katilmis olan takimin ve yine ondan öncesinde Finalin bir önceki ayagina Sampiyon Klupler Kupasinda gelmis bir takimin, yani Galatatasarayin beklenilen ve elde ettigi Kupa alma basarisini bütünden ayri nasil degerlendirilir onu da sevgili Mehmet Demirkol'dan okuyun..

Basarinin cesitli göstergeleri vardir. Arsenal, yillar sonra Avrupa Sampiyonlar Ligi sampiyonu oldugunda nasil ki "tesadüf" ya da bundan önceki bilmem kac yil neredeydi hadi canim sen de diyermeyeceksiniz, Galatasaray icin de ayni sekilde.. Keza Fenerbahce'nin Sampiyonlar Ligi Ceyrek Finali de ayni sekilde tesadüf degildir..

Timo Konietzka



Simdi size uzak bir resimdir ama cok ünlüdür bu. Sadece bu resmi vardir.. Timo Konietzka Dortmund ve 1860 Münih'de top kosturmasinin yani sira yeni kurulan Bundesliganin ilk golünü atmistir. Yaklasik 45 yil önce - 24 Agustos 1963- gerceklesen olayin belki de en önemli ve tek karesi budur, görüntüsü, televizyonu sunu bunu yok.. Zira mac Dortmund-Bremen maci.. Daha henüz gazeteciler,kameralar yerini almamis, bir dakika dolmadan 50.saniyede gol geliyor..

Konietzka, Dortmund ile 1963'de, 1860 Munih ile 1966 da olmak üzere iki sampiyonlugu tadiyor.. 100 Bundesliga macinda 72 gol atar iken 1962'den 1965'e kadar olan sürede her yil gol kralliginda ikincilige oturuyor.. Oynadigi 9 milli macta üc golü bulunan oyuncu gecenlerde 70.yasini kutluyordu..

Günter Netzer.!



Bild yaz boyunca her hafta yetmisli ve seksenli yillarin önemli maclarinin doksan dakikasinin DVD'sini verdi. Pek cogunu alip arsivledik ve hemen hepsini de pek cok kez seyrettim. Seyredebiliyorum cunku hemen hepsi bugün futbolun icerisinde. Netzer abimiz de Avrupa Sampiyonasi yorumcularindandi.. Sunu demek isterim ki Gerd Müller'i ayri tutarak, Netzer en begendigim futbolcu olmustu. Yorumculugunu, durusunu, kendisini sevmem, halk da cok sevmezdi ama cok iyi bir 10 numaraydi. Almanyadan ilk büyük bonservis bedeli -1.3 milyon mark- ödenerek ispanyaya(Real Madrid) giden ilk adamdir bu.. Ve ama iste sunu demistir " insan önce kendisi icin oynar,sonra bla bla" gibi.. Bu ve benzer bir kac nedenden dolayi halk tarafindan "gerektigi" kadar sevilmedi. Gerci Breitner'a oranla daha fazla hayran kitlesi vardi zira Beckenbauer ile arasi oldukca iyiydi..
Öyle ki bu Jaguarini da "arkadas hatrina" 10 bin mark karsiligi Beckenbauer'a satiyordu. Ama iste Kayser arabayi pek sevememis ve bir kac hafta icerisinde cok daha ucuza Köln'ün orta saha sefi Wolfgang Overath'a yok pahasina sativermis idi..

HSV-Volkspark Stadi



Seksenli yillar.. Hamburg stadi tamam ama yil kac bilmiyoruz.. Velakin foto cekmek isteyen insana dogru hafif bir engelleme söz konusu.. Cok romantik degil belki ama dönesim geldi o zamana..

Boris Becker.!



Boris yine Alianz Arena'da.. Becker cok cok siki bir Bayern Münih fanatigidir. Hemen her macina gider ve mac sonrasi yorumlarina ihtiyac duyar alman basini ama daha ilginci sudur. Henüz tenise baslamadan önce iki arada bi derece kalir. Zira bu adam hem tenis sporuna ve ayni ölcüde futbola da yeteneklidir.. Karari son anda tenis olur ve o müthis Wimbeldon zaferlerine dogru yolu acar kendisine.. Ama hep merak ederim eger tercihi futbol olsaydi nasil olurdu ? Ve onun sürekli cim kortlarda basarili olmasinin temelinde yesil cimler mi yatar ?

Bayer Leverkusen- FC Köln Maci Öncesi




9.Bundesliganin acilis maci. Rhein'in krali kimdir belli edecektir bu mac. Leverkusen bu macin görünürde favorisidir. Daum, üc mactir kazaniyor ve iyi bir seri yakalamis durumdalar. iki birbirlerine zit sistemin macidir da ayni zaman. Köln son derece kontrollü bir oyun anlayisi icerisinde mütevazi kadrosunun kapasitesinin üzerine cikmaya calisiyor.. Defansif anlayis belki de Daum'da ilk defa bu kadar ön planda.. Leverkusen ise saldirgan.. Ayaga paslarla oyunu domine ediyor ve bazen uzunca bir süre top göstermiyor rakibe. Saldiriyor, defansinda bosluklar biraksa da saldirmaktan hicbir zaman vazgecmiyor..

bir baska acidan iyi oynamasina ragmen Leverkusen disarida daha basarili. Bunun da nedeni iceride kapanan takimlara karsi zorlanmasi, deplasmanda üzerine geleni de acik futbol oynamaya cesaret edeni cok daha rahat yeniyor.. Ligin acilis macinda evinde Dortmund karsisinda cok güzel bir oyun ortaya koymasina ragmen kontraatak futbolu benimsemis Klopp'un takimi galip gelmesini bildi ki oynamadan desek yeridir.. Köln de tam bu sistemin takimidir. Bu yüzden Köln'ün galip gelmesi beni sasirtmayacaktir kesinlikle..

Bahis oynasaydim ya da oynayan Babam -onüc üzerinde ugrasir daha cok- sordugu zaman tahminim Leverkusen'in yenecegidir.. Her ne kadar deplasmanda galip geldikleri Bochum macindan sonra düsüs yasasalar da bu maci alacaktir zira derbidir ve iyi ve evinde olanin sansi biraz daha fazladir .. Isin bir baska özeti sudur: Leverkusen su ana kadar oynadigi sekiz maci da domine eden, iyi oynayan taraf idi. Yine iyi oynayacaktir ama kazanabilecek midir ?

23 Ekim 2008

Galatasaray Olympiakos:1-0





Hertha Berlin teknik direktörü Favre gruptaki en ciddi rakip olarak Olympiakos'u isaret etmisti. Mac öncesi eksikliklerine ragmen Olympiakos'un güzelliklerinden dem vuruldu. Velakin sahada hicbir sekilde varlik gösteremeyen bir Olympiakos sonrasi "bu da takim mi, sakatliklari var, soyle kötü böyle kötü" söylemleri dolasmaya basliyor.. Takimin "kötü" gününde oldugunu da dile getiriyorlar ki okuyorum ben bunlari.. Gülsem mi aglasam mi bilemiyorum. Takim kötü gününde olmaz, cokca zaman karsida daha iyi bir takim olup seni oynatmadigi, dislilerinin arasina comak sokuldugu vakit kötü olursun..

Galatasaray Trabzonspor kadrosu ile maca basladi. Trabzon ile bu mac arasindaki en önemli fark mücadeleye katilan oyuncu sayisinin Trabzon macina oranla cok daha fazla olmasiydi sanirim. Bu da Galatasarayin kendi oyununu oynamasina imkan verdi. Yenilebilir, berabere de kalabilirdi ama sahada oynayan oyunun seklini belirleyen Galatasaraydi. Bu, seri galibiyetler sonrasi her takima karsi böyle olacaktir..

Meira ve Ayhan'in yani sira her iki bekin de muhtesem oyunu aslinda orta sahada Olympiakos'u bitirdi. Buna Lincoln'un korka korka da olsa -ikinci sariyi görebilirdi- katkisi, Arda-Kewell'in gerilere gelip yardim etmesi sezon basindan beri "geriye gelmiyor bazi arkadaslar" iddiasinin cürütülmesi icin atilmis saglam bir adimdi. Baros aynen gecen seneki Leverkusen'in Kiessling'idir. Kiessling yakinda Kuranyi yerine milli takima da girecektir ama kimse bu adamdan gol beklemez.. O hep atsa da asil islevi savasci kisiligi ile pozisyon hazirlamak, rakibi kendi yari sahasindan kolay bir sekilde oyun kurmasini engellemektir. Galatasarayin toplamda en iyi yaptigi bu gece iste buydu. Rakip oyunu hicbir zaman rahat bir sekilde kuramadi. Baros bu acidan bana göre yeterli mücadeleyi vermis, hedefine de kavusmustur Skibbe..

Begendigim diger bir isim Sabriydi. Benim icin sag bek problemi bitmistir ama sunu da soyleyelim net bir penalti yaptirmistir, hakem yanlis görmüstür. Sabri bu ve benzeri hatalarinin yaninda enerjisi ile takima inanilmaz katki sagliyor. Hareketlilik getiriyor ve ofans anlaminda oldugu kadar defansda da karakterli bir durusu vardi bugün..

Kac mactir kosuyor bu adam ve ha sakatlandi sakatlanacak derken bugün sakatlandi. Sanirim bu takimda hem ofans ve ayni sekilde defans anlaminda takima katki saglayabilenler arasindaki en iyisidir Ayhan Akman.. Tam bir orta saha. Su ana kadar takimin temel diregiydi ve simdi sakatlanirsa ne olacak, kimse bilmiyor.

Kewell yine muhtesem bir gol atti. Kanatlardan geriye gelip oyun kurma konusunda da yardimci olmasi da ayri bir güzelligiydi bugün. Lincoln, kornerleri oldukca etkili kullaniyor. Maca da iyi baslamisti lakin sonlarina dogru yoruldu. Yine de Galatasarayin attigi son bilmem kac golde öyle veya böyle hep onun ayagi isin icerisinde. Baska acidan tam da Ayin Yilmaz'in oynayabilecegi bir macti.



Ben uzun zamandir ekran basinda boyle Galatasaray seyretmedim baska acidan böyle güzel seyirci de görmedim. Her kim organize edip bu toplam güzelligin olusmasinda etkisi olan ne varsa cok cok tesekkürler.. Sadece oyuncular degil maci seyreden insanlarin dahi tüylerinin ürpermesine neden oluyorlar.. Eurosport'da izledim macin özetini bir daha. Önce Kareografiyi ekrana getiriyorlar ve spikerin dahi sesini bastiracak düzeyde tezahürat.. Muhtesemdi, tek kelimeyle muhtesem. Macin adamini secseydim su muhtesem oyunda yine de önce "Seyirci" derdim kesinlikle..

Macin özeti bana göre beklerin -Sabri-Hakan- muhtesem oynamasi bir yana ilerideki oyuncularin da geriye gelip takim halinde defans yaparak Olympiakos'un oyun kurmasini engellemesi ile ofansif futbolunun yanina defansi da etkileyerek son yillarin en iyi avrupa kupasi macini cikarmistir Galatasaray. Son iki büyük macta gol yemeden ve iyi bir oyunla galip gelen Galatasaray mutlak suretle bu seriyi sürdürmeli, Lincoln'un olmadigi Eskisehirspor macini da kayipsiz atlatmalidirlar.

Sampiyonlar Ligi: En iyi 11.!



Rensing'e toplamda 23 sut cekilmis.. Kacini kurtardi bilmiyorum ama bu bayern acisindan olumsuz anlamda da olsa bir rekordur. Bu haftaki Sampiyonlar Ligi maclarini konferans izlemedim.. Birinci günü Fenerbahce-Arsenal macina, ikinci günüde Bremen macina ayirdim. Gördügüm o ki iki mactan da sadece Fabreagas'i yerlestirmisler.. Seyrettigim maclardan "su da burada olmali" diyebilecegim insanin olmamasi da benim bu haftaki sansizligim olsa gerek..

78 Arjantin Dünya Kupasi.!



Ortadaki hollandali Johan Neeskens.. Onu ceken Arjantinin on numarasi Mario Kempes.. arkadaki Arjantinli ise Osvaldo Ardiles..

Sanki mahalle maci da Kempes de diyor "Ardiles'i size verdik, Neeskens sen bizde oynuyorsun artik"

Ballack vs Löw



Ballack, Almanyanin en saygin gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung'a verdigi röportajda Löw'e deyim yerindeyse saldirmistir. Bierhoff kavgasi henüz daha yeni iken üstelik iki galibiyet sonrasi Kuranyi tartismasi henüz daha gündemi terk etmemis iken bu saldirinin amaci nedir kimse bilmiyor. Cok yakin dostu oldugu Frings'in oynatilmamasi yüzünden olsa dahi bu denli tehlikeli bir adim atmasi icin neler yasanmstir merak ediyorum ben.

Ballack takim kaptanidir ve cok önemli bir oyundur, Lider oyuncu özelliklerine sahip ama iste bir siniri da var midir bunun ? Bu kavga hasarsiz bitmez. Ballack'in ancak basin önünde özür dilemesiyle ancak kendini affetirme sansi var iken Löw, hazir Kuranyiyi takimdan kovmus iken Ballack'i da kovabilir mi? Eger Kuranyi o nedenden dolayi kovulmussa milli takim antrenörünün gecmisinden girip bugüne degin yaptigi tüm secimleri elestirmenin cezasi nedir? Lehmann, Kahn'a karsi asla kazanamazdi aslinda anlamanin iceriginin cezasi ne olabilir ki ? Kuranyi'yi hakli görmekten Fringse kadar bir hocaya yüklenmesinin ardindaki neden nedir, üstelik Bierhoff kavgasina ragmen arkasinda durmus bir teknik adama bu reva midir ?

Löw simdilik Ballack'in aciklamalari karsisinda sok oldugunu belirtir iken boyle elestirilerin ki kabul edemeyecegim tarzda olanlari da mevcut iken basin yoluyla yapilmasini affedemiyorum diyor ve onu Almanyaya cagiriyor. Telefonda veyahut baska bir yerde degil mesele burada halledilecektir mesajini gönderdi ve biz..

Bekliyoruz sonucunu..

22 Ekim 2008

Robie Fowler.!



Bu görünüste bir gol sevincidir ama pahaliya patlamistir Liverpool'un ilahina. 1999 yilindaki derbi macinda -Everton- gol sonrasi görüntüsü. Su hareketinden dolayi Fedarasyon tarafindan 4 mac oynamama ve üzerine Klubun imajini zedeledigi icin de 60 bin paund cezaya carptirilmistir. Asagida cok hos gol sevinclerinin yasanmasinin yaninda ayni zamanda bu gol sevinci de bulunur 1:39'da..


Berkant Göktan.!




Acikcasi cok fazla üzüldüm. Munihde iken o kadar cok izledik ki bes metre önümüzdeydi hep o. Bir sekilde 1860 Munih maclarinin bagimlisi olmustuk, baska acidan o muhtesem Juventus galibiyetini bana yasatmasindan dolayi her daim ona baska baktik.. Tribünleri gözledim hep, biraz hareketli oldugunda üsttekiler "türk bu, kani baska akiyor" diye tanimlamalarina sahit olduk.. Bakin kac macini seyrettim bilmiyorum ama her zaman oynadigi macta takimin en iyisiydi o ama biz basa dönelim..

8-9 yaslarina giriyor Bayernin icerisine.. Genc takimda iken attigi 430 gol bugün hala Bayernin rekorudur. 13 yasinda önsözlesme imzaliyor ve 16 yasinda Trapattoni döneminde A takimi ile antrenmanlara cikiyor.. O zamanlar kadroda Loddar abimiz var, Jürgen Klinsmann var ve lakin Matheyüs baskaydi diyor. beni her zaman sevip saymis ve korumustur. Nerede nasil davranacagimi ondan ögrendim dedigi zaman ben bugünkü durumuna sasirmayi birakiyorum artik..

Bayern hicbir zaman onu birakmak istemedi,Hoeness inatla üzerinde durdu ve o hep Bayerni o durumda birakisinin pismanligini üzerinde yasadi. Bayernde 17 yasinda Hitzfeld tarafindan bir Sampiyonlar ligi macinda Man U karsisinda sahaya sürüldü ve öyle ki akabinde havada ucar vaziyette evine metro ile gidiyordu Herr Göktan. O macla ilgili unutamadigi bir sutu var.. Diregi yalayip geciyor ve hep eger o gol olsaydi bugün her sey cok baska olabilirdi diye kendine eziyet etmekten cekinmiyordu. Galatasaay sonrasi cöküsünün bir diger sorumlusu o dönemki kizarkadasi oldugunu belirten Berkant'in ayni zamanda ailevi problemleri onu dibe kadar götürüyordu.

O sabirsiz bir adamdi. Owen Hargreaves ve Schweinsteiger'in -ki yasitlariydi gibi- amatörde top kosturdugu dönemde Bayernde sonradan da olsa oyuna girmek ona yetmiyordu, basariyi hemen ve simdi istiyordu. Jancker'in sakatligini veya diger forvetleri beklemektense gladbach'dan gelen teklifi degerlendirmek istiyordu ve iste tam da kopma noktasi olarak burasini ele aliyordu. Öyle ki bana gitme demediler diyor, biraz buruk bir sekilde. Hayatinin belki de en buyuk hatasi o dönemde Bayernde kalmamak oldugunu soylerken son derece hakliydi söyle bir Schweinsteiger'a, Hargirivs amcamiza baktigimiz vakit.. Bayern'de sezonu sampiyon tamamlamak var iken cok da fazla sans da bulamadigi Gladbach'da lig sonuncusu oluyordu sevgili Herr Göktan.

Gladbach macerasini Bielfeld izler ve orada da cok fazla sans bulamadan Bayerne "tecrübe" edinerek gelir. Edindigi tecrübe ise kendisinin daha amatörde oynamasi gerektigidir..

Sonrasinda Galatasaray macerasi baslar.. Bayernden giden genc yetenek istanbuldaki ortami saskinlikla karsilar.. Kameralar, ilgi, alaka ve bir rüya gibi bir seydir onun icin. Ilk senesinde sampiyon olur iken diger sene yine bir düsüs söz konusu ki hayatinin özetidir bu inip cikmak..

Akabinde Besiktas ve onu transfer hocasinin kovulmasi sonrasi yedek kalmalar ve türkiye macerasinin sonuna geldigini anliyor. Bayern zamaninda Hitzfeld'in yardimci Antrenörü Kaiserslautern'in basina gecmistir ve onu hala "yetenek" olarak biliyordu. KSC'ye transferi bu sekilde gerceklesti..Ve fakat onu yeniden yaratan hocasinin meyvesini alacagi sirada kluple iliskisini kesmesi Herr Göktan icin ayni senaryonun baska baska kluplerde hayata gecirilmesinden baska bir sey degildi.

Klupsuz kalan Berkant Göktan her bakimdan yerlerde geziniyordu. Kendisini formda tutmak icin her seyi yapiyordu ama antrenamanlar kadar etkili olmuyordu. Yüzmeye gidiyor ilk oynadigi bayern öncesi klupte kardesini kaleye gecirip kendisini formda tutmak icin cabaliyor ve bos vaktinde de her seyi yapiyor.. Saglam bir tatil..



Akabinde 1860 Munih, ki kendisi ikinci Bundesligaydadi ve hala orada- takiminin amatör takimindan teklif geliyor, antrenmanlarina cikiyor oranin.. Yeni bir baslangicin ilk adimi olarak görüyor.. 17 yasinda Man U karsisinda Sampiyonlar Ligi oynamis, Galatasaray gibi bir klupte 10 numara adayi olarak yer almis, Sampiyonlar Ligi maclarina cikmis, olayli ve cok önemli Juventus macinin galip gelmesinde kilit rol oynamis adam cok degil üc yil sonra 24 yasinda alman ikinci Bundesliganin amatör takimindan teklif aldigi icin mutlu oluyor.. Sifir noktasindan bir daha yukari tirmanmak icin basliyor tekrardan...

Antrenör konusunda inanilmaz sansizdi. Kim onu almak istediyse almis velakin alan antrenör takimda kalamamis. öyle ki Terim kovulmus, Lucescu kovulmus, KSC'ye transfet ettiren Henke kovulmus ama bir yerde de sansi yaver gidiyor ve cikis bu sekilde basliyor. Amatörde ona yardim elini uzatan hocasi Profi takimin basina geciyor ve Berkant'i da A takima aliyor..

Ciktigi ilk 22 macta 14 gol atiyor.. Toplam oynadigi 37 macta 20 gol .. Gecen sene 1860 seyircileri onu yilin futbolcusu seciyor klupte.. Bu yaz sözlesmesini 2011 yilina kadar uzatmisti ve simdi tekrardan asagi dogru yuvarlaniyor Kokain ile..

Tüm yasami bu sekilde inis-cikislarla dolu bir adam cok fazla sok yasamayacaktir ama en icten ve derinden özür diliyor seyirciden ve klubunden.. Klubune bu sorunu beraber asalim cagrisi yapsa da teklif reddediliyor, sorun oyuncu Berkant degil insan olarak berkantin bu yaptigiyla onu klube alamayiz diyordu 1860 Münih klubu.

Simdi yine klubu yok.. Iki yil önce de yoktu..

Nasil olur bilmiyorum ama bir Comeback daha onu bekler..

Helmes & Novakovic



Söyle ki Leverkusen-Köln maci var.. Helmes eski takimina karsi oynayacak ve Novakovic de eski partneri.. haliyle röportajlar filan geliyor arkasindan. Yalniz dikkatimi ceken nokta "samimiyet". Bu samimi yaklasim almanyanin bundesligasinin her santimetrekaresine yerlesmis durumda. Gerek mac yorumlarinda olsun gerekse de elestiri noktasinda hemen herkesin bildigi bir sey var ise kimse birilerine yaranmak icin söyleyeceginden vazgecmiyor.. Bu konuda benim ülkemdeki tek istisna belki Sergen Yalcin idi.

Ve hatta söyle bir anektod da vardir.. Bir gün Sergen kampta okey masasinda dellenmis, sinirli sinirli söyleniyor kendi kendine.. "yahu kardesim kaleciden de teknik direktör mü olurmus.." Tam bu anda o dönemin teknik direktörü Rasim Kara girer iceriye ve Sergen hocasina dönüp "haksiz degil miyim hocam ?" der.. Samimidir ve bu cok hosumuza giderdi. Biktik artk seyirciyi tavlamaya yönelik hareketlerden, söylemlerden..

Simdi kisa kisa neler söylenildigine iliskin özet gecivereyim ben size.

Kölnü birakip gittiniz, neyi özlüyorsunuz buradan sorusuna Helmes diyor ki: "Her seyi.. Basta taraftarlari.. (Düsünün bunu rüstü diyor besiktasli olarak ?) Köln taraftari inanin bana o cok övülen Dortmund ve Schalke'den bile daha iyidir, stadi ve elbette o muhtesem atmosferi."

Bu simdi bir gercek. Leverkusen'in stadi 22 bin kusur kisilik, Köln 42 bin órtalama ile ikinci Bundesligayi oynadi. Arada bariz fark var, cekiniyor mu bunu dile getirmekten ?

Misal, soru su Favori kim ?

Köln'ü ayakta tutan isim Novakovic diyor ki: Elbette Leverkusen.. Onlar bizden bir kac adim önde..

Soru: Köln ne zaman yakalar Leverkusen'i ?

Asagi yukari daha gidecegimiz cok yol var, onlar pek cok engeli astilar bizim yolumuz cok minvalinden cümleler kuruyor..

Akabinde tatli geyikler dönüyor ..

Köln formasi ile bayer'e en son golü kim atti sorusuna birinci bundesligaya gelesiye kadar neredeyse hic kafa golü atmamis Nova'ya nazire yaparcasina cevapliyor Helmes:

"ben dostum ben üstelik "Kafa" ile..

Novakovic ekliyor:

"Peki seni oraya kim sutladi ?"

Bu sekilde devam ediyor ve gol atarsa Helmes aynen Podolski gibi sevinmeyecegini dile getiriyor baska acidan Nova beraber oynadiklari dönem Bundesliganin en iyi hücüm eden ekibiydik diyor, Solda Podolski,Sagda Helmes, ortada ben.. Bir de Diego'muz olsaydi diye devam eden cok hos bir röportaj.

Helmes ekliyor, mac nasil biterse bitsin ben aksam nova ile disari cikip az biraz eglenecegiz diyor. Sonrasinda Nova Daum ile zamaninda yasadigi kavgaya deginiyor, dört hafta satis listesinde tribünde durdugu günlere filan diye gidiyor..

Velhasil güzeldi..

21 Ekim 2008

1984 & 1986

1984, Paris..



Andreas Brehme, Karl-Heinz Rummenige,Rudi Voller, Norbert Meier dörtlüsü. 1984, Fransa Avrupa Sampiyonasi.

Ilk baslarda takim herhalde tek tip kiyafet giymeyi tercih etmis diye düsündüm. Sonra baktim ki farkliliklar var.. O dönemin sanirim modasiymis bu ve almanlar her daim bu konuda oldukca kötüdür. Hepsinde ayni tip pantolon,gömlek.. Ücünün boynunda kazak, bir baska üclü gözlük.. Keza Altin saatler de dikkat cekiyor.. Dönemin modasi mi igrenc almanlar bu olayi baska mi algiliyor cözemedim.

1986 Meksika Dünya Kupasi



1986 Meksiko.. Yine bir baska dörtlü. Brehme var tanidik, onun solunda Klaus Augenthaler.. Arkasindaki Schumaher, yanindaki yardimci antrenör Horst Köppel, liberomuz Matthias Herget ve bira icen bir essek..

Fenerbahce - Arsenal: 2- 5



Inatla bir yanlis sürekli yapiliyor mac sonrasi demeclerde.. Arsenal'den daha fazla pozisyon bulduk gibi.. Ayni sey Trabzonspor maci sonrasi Galatasaray icin de söylenildi. Oysa önde olan Arsenal'in maca yüklenmedigi gercegi, laubali davranislarla girebilecegi pek cok pozisyondan da bir sekilde mahrum kaldigi es gecilir. Galatasaray 2-0 önde iken cok fazla atak yapmak durumunda olmadigi gibi.. Bu gibi mac sonrasi istatistikler ancak ve ancak berabere biten maclar sonrasi bir veri olabilir..

Yine de diyebiliriz ki bu takimin ofans anlaminda cok fazla sorunu yok. Takimin defansif orta sahalarinin islevsizligi maci baslamadan bitirmistir zaten.. Fenerbahce yönetimi ileriye dogru iyi bir sekilde adim atarken eldeki degerleri koruyamamin bedelini her daim cekmistir. Bir Tuncaysizlik Türkiye Ligi Sampiyonluguna mal oldugu yorumlarinin gercekligi bir yana bir Auerilio'suzluk göbekten bir degil de bes kere delinmesinin sebebidir..

Dikkati ceker bir diger öge ise inancsizlik. öyle ki bir sekilde skor 4-2'ye gelmis geride on iki dakika arti uzatma dakikalari var. Takimlar inancli oldugu vakit uzatma dakikalarinda dahi iki gol atacagina dair inanc var iken Fenerbahce macin basindan beri inancsiz bir sekilde sahada dolasti durdu..

Arsenal cok fazla pozisyon vermesinin nedeni defans dörtlüsünün sakatliklardan dolayi cok fazla beraber oynamamis olmasindan dolayidir. Samir Nasri gibi defans anlaminda yok denecek kadar katkisi olan bir adam daha eklendigi vakit biraz baski ile aslinda cok baska bitebilirdi ama iste dedigimiz gibi Fenerbahce, Avrupa Sampiyonasinin Isvec takimi gibiyi.. Mücadele edip o pas trafiginden toplar kapip sürekli kontradan atak gelistirmesi beklenirken sahada gezindiler.. Maldano ve Selcuk ikilisinden oyunu acici, geriden oyun kuran ve ofans anlaminda da takima katki saglamasi beklenilmiyor velakin en kötü biraz olsun mücadele edebilirdi..

Alex, takimin en iyisiydi. Yapmasi gerekeni yapti ve Fenerbahceyi ataga kaldirdi, cok önemli paslar atti ve aslinda defansif anlamda sorun yasamasaydi maci yine belki Arsenal alirdi ama böyle mahalle maci kivaminda gecmezdi.. Bu anlatilanin sahadaki en güzel ifadesi Arsenal'in ceza sahasi cizginin önünde gol atmak degil de golü kim ve nasil atsin dercesine rahatca paslasmalaridir..

Velhasil, Arsenal istedigi her an ciddi olup istedigi kadar gol atabilecek durumda idi.
Gecmis oLsun..

Bir Lotthar Matthäus Bravo Imza Gününde.!



Bravo dergisinin imza günü..

Benim icin oldukca önemli bir resimdir bu. Bir Loddar matheyüsün imza vermesi degil, Bravo dergisinin yasamimda önemli oldugu zamanlar ve bir loddar abimiz henüz 24 yasinda idi su dönem. Cok fazla uzatmadan, cok fazla süslemeden, cok da ayrintiya girmeden sunu belirtmek istiyorum ki o yaslarda futbol aslinda cok sey degil her sey demekti bizler icin..

O zamanlar defansif orta saha yok, oyunun icerigi önemsiz, kim basiyor iyi mi kötü mü oynuyor umrumuzda degil. Güzel sut, calim ve spektekular goller görmek istiyoruz bir sekilde tutkuyla bagli oldugumuz yildizlardan. Onlardan bir imza icin eskiden kirk saat bekleyebilirdik kuyrukta, simdi bir insandan alt tarafi ciziktirilmis bir mürekkep parcasinin, sana özel olmayan absürd bir harfler bilesiminin önemsizligine dair yazilar yaziyoruz yeri geldiginde..

Ilkokul bes ya da o zamanlarda radyoda dinledigim bir Galatasaray Besiktas macinda Ali Gültiken macin tek golünü atiyordu ve mac böyle bitiyordu. O kizginlikla yurttan kactim, sekiz saat boyunca disarida kalip "Olamaz olamaz" diye tepinerekten sokaklarda dolastim.. Pazartesi okula nasil gidilecek idi ? Ve benim icin günleri bosverin saniyeler nasil gececekti ?

Kimileri beni koyu galatasarayli bilir. Öyleyimdir de. Sabri gibi bir adamin koluna kaptanlik pazu bandini takmasindan bile müthis keyif alabiliyorum, "cok yakisti, cocugumuz gibi oldu mübarek" diyebiliyorum.. birakin hepsini Sabriyi sevdiriyor bu taraftarlik adama.. Ama iste iki saat.. Sonra baska baska seyler giriyor hayatima/aklima. Ben cikarmaya calistikca iceri girmeye calisan milyon tane ayrinti..

Takim, Sampiyonlar Ligi finalini kaybetse, Fenerbahce'ye sekiz sifir yenilse o günkü gibi üzülemiyor insan. Baska bakiyoruz, daha iyi, daha üstten, daha hakim. Sonucta futbol bu demiyoruz, bir mac alt tarafi yaklasimi yok belki ama öyle de üzülemiyoruz, keza Neuchatel Xamax macina sevindigim gibi sevinememisimdir UEFA kupasina..

Bu aslinda ask gibi bir sey. Futbolu bilmezdik, kadinlarimizi tanimazdik. Bir calima tav olurduk, bir bakisa insa ederdik bütün o koyu ask masallarini.. Dünyamiz cunku ondan ibaretti. Merkezine onu koyar, onun etrafinda sekillendirirdik hemen her seyi. Sonra biraz daha iyi anlamaya futbolu baslar iken artik tek bir gülüsünden ziyade cok daha iyi taniyabildigimiz kadinlara asik olduk. Velhasil nesneler gittikce belirginlesmeye basladigi ölcüde tutkumuz azaldi bir baska acidan.. Gecmisi söyle biraz kurcalayin.. Daha iyi tanidiginiz halde hep daha az seveceksiniz, tutukunuzda cok ciddi bir azalma olacaktir.. Isin dogasi budur beni ilgilendirmiyor aslinda bu kismi.

Insan sadece özlüyor bazen..

"Bizi birakma Bill"


1974 yilinda 15 yil boyunca basinda kaldigi Liverpool'u birakirken bir taraftarin "bizi birakma" feryatlari ile Bill Shankly'nin ayaklarina kapandigi an..

20 Ekim 2008

Acimasiz Rostock.!



1981/82 sezonundan beri ikinci Bundesligada alinan en farkli skor efendim. Rostock oldukca acimasiz davranmis velakin asil iskenceyi de Koblenz teknik adami futbolcularina cektirdi mac sonrasi.

Koblenz takiminin ucak ile olan yolculugunu iptal ettirip yaklasik olarak 703 km olan yolu otobüsle giden futbolculara tüm o yolculuk boyunca yedikleri golleri, deplasmanda onca yolu cekmis cefakar taraftarinin düstügü durumu velhasil macin önemli görüntülerini tekrar tekrar seyrettirmis Koblenz teknik adami. Bence en iyi ceza budur..

Baska acidan gercekten ilginc bir skor. Öyle ki Koblenz gecen hafta cok güclü olan Kaiserslautern'e bes atmis akabinde 7 macta 6 gol yiyen defansi ikinci bundesliganin en iyi defansiydi o maca kadar.. KSC'ye 5 attigi kadro bozulmamis ve birden bir seyler ters gitmistir.. 8.macinda yedigi gol sayisi 15'e cikmis.

Ikinci Bundesliga icin sunu soylemek isterim bahiscilere. Evinde en dandik takim dahi oynasa her daim kazanma sansi vardir. Gecen haftanin ve bu haftanin pazar günü oynanilan bütün maclarinda Ev sahibi kazanmistir sadece Ahlen Nürnberg'i yenememisti ve cok fazla "üst" biter maclar..

Bundesliganin Problem(li) Futbolculari.!



Khalid Boulahrouz (VfB Stuttgart):

Hamburg'dan Chelsea'ye gecti ve akabinde son anda Avrupa Sampiyonasi kadrosuna dahil olup muhtesem bir performnasi arkada birakir iken Fernando Meira'nin Galatasaray'a transferi ile acilan boslugu doldurmak üzere Stuttgart takimina geldi "Buuulahruz".

Sert oynar. Chelsea'de iken dahi nasil bir futbol karakteri oldugunu göstermistir.. oldukca sert oynamasi bir yana cirkeflige de vurur isi, sahada her daim problem üreticisidir. Ronaldo ile söyle bir muhabbeti olmustu bir zamanlar..



Mark van Bommel (FC Bayern)

Böyle bir adaminiz oldugu vakit her an ve her saniye on kisi kalabilme tehlikesi ile karsi karsiyasiniz. Bizim eski büyük kaptan Galatasarayli Bülent gibi sürekli hakemle oynar ama onun aksine cok sert faullerin de adamidir. Problemlidir sahada.. Hakem ile oynamasi, sürekli itiraz etmesi nefret ettirecek boyuttadir. Aciklamalari ile de olay olmustu.. Diego'nun cok fazla kendisini yere attigini ve Bundesliganin kendisini yere atma krali olarak ilan ediyordu. Ama bakin bu adam Bayern Münih'in kaptani. Üstelik hic de sasirtici degil. Bizim ülkemizde kaptanlik ve Liderlik olgusu son derece yanlis anlasiligi kanaatindeyim. Takimlarin isin dogrusunu soylemek gerekirse efendi insanlara ihtiyaci yok, takima hükmedecek oyunculara.. Kimileri bunu efendiligi ile de becerebiliyor ki saygi duyuyoruz, karizmadir. velakin basta gelen unsur Efendilik degil Liderlik özelligidir..



Maik Franz (Karlsruher SC)

Saha icerisinde tam bir pisliktir. Caktirmadan dirsek atar, vurur, kirir.. Hatirlarsaniz gecen sene Mario Gomez dayanamamis mac sonrasi Maik Franz icin "Arschloch" demisti. Ki bu yüzden fedarasyon tarafindan para cezasina carptirilmisti. O günün aksami da Programa cikti sevgili Franz. Kendisini ve saha icerisindeki durumunu anlattigi zaman gariptir hak veriyorsunuz bunun yaninda iyi bir defans olmasinin da etkisiyle hirsina ve takimi icin oynamasina buyuk saygi duyuluyor ki Eggimann'in gidisi sonrasi takima Kaptan yapildi bu sene basi.Gascoigne gibi ek bir kamerayi tüm mac boyunca bu adamin üzerine tutacaksiniz.. öyle güzeldir caktirmadan iteklemeleri ve her türlü pisligi gol attirmama adina mübah görmesi.. O sahada oldugu vakit her an her sey olabilir hissini devamli yasiyorsunuz..



Jermaine Jones (Schalke 04)

Cilgindir Jones.. Antrenmanda icki icmisligi filan vardir da bir sekilde haksizliga ugradigini düsününce her seyi yapabilir.. her kelime agzindan cikabilir, kurum, klup yönetici filan dinlemez. Iyi bir oyuncu olmasinin yani sira aslinda kimi zaman karakterli bir durusu da vardir diyebiliriz. Velakin kural/sinir tanimaz bir oyuncudur..


Thimothee Atouba (Hamburger SV)

Listenin basi aslinda bu adamdir. Bu kadar disiplinsiz bir adam olur mu dersiniz eylemlerinin toplamini suraya yazsak.. Kamerunlu futbolcuyu cok severim bugün dahi disiplinsizlikleri nedeniyle satis listesinde ve ben adam ederim diyenin hemen Hamburg klubu ile temasa gecmesini salik veririm. Teknik bir defans oyuncusudur iyi kurar oyunu ama.. amasi var iste. Fotoda da gördügünüz gibi 2006 yilinda kendi taraftarina o güzel parmagini gösteriyor.. 2007 yilinda Hamburg antrenmanini kendi kendine kesip yalniz basina Hamburg'a dönüyor.. 2008 Afrika Kupasi sonrasi takima üc gün gec katiliyor ve UEFA kupasinda oynatilamiyor ve bitmiyor eylemleri..


Christian Lell (Bayern München)

Bayern'in problem cocugu.. Alkollü filan yakalanmistir gibi sorunlari var da bir kiz arkadas var abi bunda. Her daim kavga ederler haftada bir kapak olur Bild'e. Bazen diyorum Bild ile özel bir anlasmasi mi var diye de adam kadini dövmesinden evden kovmasina kadar.. Bir de polislerle de arasi iyi degildir her daim Problemlidir..


Jan Simak (VfB Stuttgart)

Simak simdi bir "comeback" yapti. Bir dönem muhtesem oynuyordu ve 6.5 milyon mark bonservis karsiligi Leverkusen'e satilmisti ama iste problemliydi.. Alkolik idi, depresyonlari vardi ve klube haber vermeden sözlesmesi olmasina ragmen ülkesine döndü.. Yillar sonra ikinci Lig'e adim atti ve akabinde iyi bir oyuncu oldugu icin Stuttgart'a geldi. Ve lakin yas da otuza dayandi.. Heba etti o güzelim yillarini desek yeridir. Oldukca "problemli" idi..


Guy Demel (Hamburger SV)

Hamburg'un defansi ve kör ile yatan sasi kalkar misali Atouba'nin partneri de ondan farksiz degil.Ama iste bu futbolcunun sorunu saha icerisinde.. herhangi bir ikili mücadele sonrasi her an her sey olabilir gibi bekliyorsunuz mevzubahis konu Demel oldugunda.. Arkadaslari sik sik kontrol altinda tutmak icin cabaliyorlar lakin cokca defa dusu erken almis olan Demel'i tutmak her daim kolay olmuyor elbette..


Josip Simunic (Hertha BSC)

Derler ki saha disinda cok efendi bir cocuktur, Bülent Korkmaz misali.. Ama iste sahada da durmaz, oyuncuyla catisir, hakeme gider ve sik sik da atilir oyundan. Saha ici problemlerini halledemeyengillerden. tehlikelidir her daim kirmiziya yakin durur..




Vragel da Silva (Energie Cottbus)

Sahadaki kirli islerin bir diger ismi da Silva. Sik sik dirsek atar ve kirmizi kart görür ve fakat sonunda tekrarlanmasindan dolayi ceza 8 maca cikti. "Bi durul artik olm, bi durul" dedi fedarasyon.. durulacak gibi degil.


Albert Streit (Schalke 04)


Cocuk gibidir Streit. Aslinda istekleri karsilandigi müddetce hic sorun yok ama bi aksi olursa ? Frankfurt'da iken Schalke istemis kendisini ve Klubunden izin cikmadi. O da cikti tribüne oturdu. Bana ne bana ne oynamicam iste ya giderim ya oynamam diye tutturdu.. Bunun disinda sakin bir yapisi var aslinda..



Aaron Hunt (Werder Bremen)

Bu genc yetenek de keza gelecegin problemli cocugu olacaktir. Amatörde bir tehtit olayi var idi akabinde diskodan kavgasiz cikmamalari ve u21'de irkci bir söylemi de dile getirildi. Ama iste Mesut Özil'in de kankasi, nasil irkci olur bilemiyoruz.. Her daim sorun cikartmaya uygun bir karakter mevcuttur genc kardesimizde.

8.Hafta Bundesliga: Top 11.!



Mübarek Hoffenheim Kadrosu.!

Bu sene sakin sampiyon filan olmayagörsünler ?;)

19 Ekim 2008

Galatasaray-Trabzonspor: 3-0


Bir teknik adam icin daha ne kadar "kötü" calisma kosullari yaratilabilir, bilmiyorum. Galatasaray yönetimi dogru bir eylem dahi olsa kesinlikle düsüncesizce, yanlis bir sekilde halkin önünde gerceklestiriyor. Amaclari nedir anlamis degilim. Kovacaksan adam gibi kov veya bir teknik adamini bu konuma getirme. Yönetim sacmaligindan maca dogru gelirsek her sey birbirinin zitti durumda idi.

Trabzonspor bugüne kadar kendisinden beklenilenin üzerine cikmis, Teknik adamindan oyuncusuna kadar son derece iyi bir havada maca ciktilar ve öyle de basladi. Skibbe defansif orta saha kitliginda yapilabilecek tek hamleyi yapti ve Meira'yi defansif orta saha olarak görevlendirdi. Emre Asik gibi bir tercih her bakimdan tartisilabilirdi velakin kusursuz oynadi desek yeridir.. Sabri, hicbir sey yapmasa dahi enerjisiyle takimi inanilmaz etkiliyor.. Milli takimdan da moralli dönmesinin olumlu yansimasini gördük sahada.. Meire bana göre kusursuz oynadi o bölgede. Maci yorumlayan insanlarin "eh be" söylemleri de oldukca komik geldi. Daha nasil olabilirdi ki ? Keza Ayhan cok pas hatasi yapsa da cok kostu ve mücade etti. Lincoln, bekledigim ölcüde iyi degildi, vasat bir mac cikardi toplamda..

Genel görüntü ise kontradan gol arayan bir Galatasaray vardi sahada. 2-0 önde oynar iken dahi rakibi hep üzerine cekti. Bu pek alisik oldugumuz bir durum degil. Baska acidan takimin kendisine güveni gelmeli. Üst üste galibiyetler alip kimligi oturdugu zaman ancak iceride ve disarida her daim kendi oyununu oynayan bir Galatasaray olacaktir.. Bunun aksine Trabzonspor kendisine cok fazla güveniyordu ve deplasmanda oynamasina ragmen kendi oyun sistemini kabul ettirmisti.

Kewell-Arda sorunu devam ediyor, sag kanada gecen performans düsüklügü yasiyor ve o kanadin cok kisa bir süre sonra gercek sahibi Aydin Yilmaz olacaktir. Bir top bir insana bu kadar yakisir ve bir insanda bu kadar güzel "futbolcu" tipi olur mu arkadas ? Sakatlanmasin, tek derdim bu.

Macin bana göre iyileri Arda Turan ve muthesem oynayan Kaleci de Sanchtis'in yanina Meira'yi eklemek isterim. Bu arada De Sanchtis'in 9.dakikada kaleden cikis hizini ölcmek gerek idi. Bir kaleci belki her seyden daha fazla önemlidir, Galatasaray takimi Sampiyonlar Ligine cikamamistir ve bu maci da Kalecinin de güzel oynamasiyla belki almsitir zira daha macin basinda Trabzon öne gecebilirdi. Kurtardigi sutlara, sürekli oyunda olmasina ve her bakimdan "Komple" güzel bir kaleci havasini vermesinden dolayi sevindik böyle bir kaleciye sahip oldugumuz icin..

Lincoln gereginden fazla laubaliydi. Araba fuarindaki o hatunlari tavladi mi nedir kirmizi karti hakemden rica etti. Birinci sarisi ise belirtmek isterim ki son derece yerinde yapilmis bir fauldür keza ikinci sarisi, korner bayragi ile dans "kirmiziyi alayim hoca" niyetinin bariz göstergeleriydi. Yine kornerinden, golünden faydalansa da Galatasaray bir hafta yalniz birakacak takimi. Su zamana kadar fit olmasi da takdire deger bir gelisim onun adina..

Trabzonspor'un hatasi yok bana göre. Tayfun'un kendisini kontrol edememsi ve akabinde oyundan cikmak durumunda kalmasi olarak belki dile getirilebilir lakin asil sorun her iki forvetinin de bana göre "yarim forvet" olmasidir.. Bazen bu ikisi birlesip tek forvet edemiyorlar. Özellikle Gökhan Ünal benim pek "tutmadigim" forvetlerdendir.. Daha cok acik alan oyuncusudur ve bu bakimdan kucuk takimlarin büyük golcüsü olmaya adaydir velakin büyük bir takimda her daim siritacaktir. Umut ise cok klas goller atsa da oyun zekasi bakimindan yerlerde geziniyor. Bir bakima insan üzülüyor böyle bir forvetin her daim sorun yasayacak olmasi..

Skibbe su ortamda elinden gelenin en iyisini yapmistir ve yine soruyoruz, geldigi günden beri kendisine verilen görevi yerine getirmenin disinda hicbir olumsuz özelligi olmayan bir hocanin basina gelenler reva midir ? Gidebilirdi belki ama gitmeyip de kendisini ispatlamasi da "onursuzluk" degil. Galatasaray yönetiminin arkadan oynadigi bu oyuna bir nevi kendi capinda "cevap" vermektir ve bence cok da güzel yapiyor.. Yardimcilarinin onurunu da mac sonu "cok iyi anlastigim cok degerli insanlar" olarak belirterek kurtariyordu.. velhasil su durum aslinda Galatasaray icin pek de icacici degil..

Galatasaraya gereken galibiyet serisidir. Hocanin takimdaki yerinin belirlenmesi ve kendisine gelmesi icin.. Bu simdilik 1..